SUNNİ OSMANLI HEGEMONYASINA DOĞRU...
“Sünni-Ulus” inşasına hız veren AKP, Osmanlıcı vizyonunu hayata geşirmeye hız verdi. Arada sırada verilen geçici tavizler mücadelenin taktiksel yönleri olarak sunuluyor... Bölgesel bir güç olmaya soyunan AKP iktidarı, bölgede Şii direniş eksenine karşı önü açılan Sünni iktidarların öncülüğünü üstlenmeyi ve Türkiye’yi Sünni hegemonyanın merkez ülkesi yapmayı hedefliyor. Bu ise Alevilerin eskisine nazaran çok daha fazla baskı altında tutulmaları, hatta dış mihrakların bir uzantısı olarak gösterilerek, asimile ve göçe tabii tutulmalarını kaçınılmaz kılmaktadır.
Sunni devlet ve örgütler, katar, Suudi arabistan, Hamas, Müslüman kardeşler, Libya aşiretleri, Abdullah Öcalan ve Barzani’yle ilişkilerin yoğunlaştırılması, ÖSO’nun silahlandırılıp Suriye Kürtlerinin üzerine saldırtılması, vb. “Sünni-Ulus” inşasının bölgesel ve küresel boyutunu göstermesi açısından önemli ipuçları veriyor.
AKP iktidarı Aleviler'i
aşağılamaya devam ediyor. AKP şimdi açıktan, Alevilere karşı, Alevi katliamcısı
padişah ve politikacıların diliyle konuşuyor. Taksim ve Çamlıca'ya,
Osmanlı dönemini yeniden canlandıracak dev camiler
kurma planları, İstanbul'da yapımına karar verilen üçüncü köprüye, Alevi
katliamcısı Yavuz Sultan Selim'in adının verilmesi, bunun göstergeleridir.
Erdoğan artık resmen Alevi kültürüne küfür etmeye başladı. Bir halkın kültürünü
yok sayan, onu aşağılayan böyle bir ''karizma'' çok tehlikelidir.
KÖPRÜLER VE CAMİLER DEVRİ,
2. Köprünün adı:
Fatih köprüsü, yani kardeş katilliğini kanunlaştıran
ilk zalim!
Fatih henüz 11 aylık olan kardeşi Ahmet’in öldürülmesini
emretmişti. Fatih sultan Mehmet henüz devlete isyan edecek nitelikte olmayan ve
sadece hanedan mensubu olması sebebiyle kendisinden şüphe edilebilecek
kardeşinin katlini emrederek suç işlemiştir. İşte bu katilliği köprülerle
semboleştiren Sunni islam ideolojisini devam ettirmeye çalışan AKP
rejiminin çağ dışı karakteri!
3. Köprü: Yavuz Selim köprüsü,
kardeşleri Korkut ve Ahmed’i devlete
isyan gerekçesi ile öldüren zalim...
Bu zalim sistemin liderleri, Padişahlar
Fatih’in bu kanununa dayanarak kardeşlerini veya çocuklarını boğdurturken,
esasında devletin bütünlüğüne zarar verdiklerini ve iktidara karşı geldiklerini
iddia etmişlerdir. Asi olan hanedan mensubu da olsa, üçüncü bir şahıs da olsa
cezası bellidir. İdam…
Sunni Osmanlıcılar'ın cevapları hemen hazırdır:
''...Osmanlı bu yolla birlik ve beraberlik sağlamıştır, yoksa koca osmanlı
olmazdı..'' deyip
duruyorlar! Ne yazık
ki bu ''kardeşleri'' normal bir yolla birleştirmeyi başaramayan
böylesine bir sistem en kötü bir sistemdir. Yani 2 kardeşi normal bir şekilde
bir arada tutamayan zalim Osmanlı'nın, o kadar milleti nasıl tahakküm altında
tuttuğu aşikardır.
Osmanlı'nın ideolojik babası Muhamet,
çete reislerini kız alıp vererek birbirine bağlıyarak Arap milliyetçiliğini
yaratmıştı. Yani o da bir buçukluk bir kaç aşireti normal yolla
birleştirememişti.
Fatih kanunnamesinden sonra Yavuz Sultan Selim, kardeşleri Korkut ve Ahmed’i devlete isyan gerekçesi ile öldürtmüştür. Gerçekten
de henüz Sultan İkinci Beyazıd’ın sağlığında üç oğlu arasında taht kavgaları
başlamış, şehzadeler kendi orduları ile birbirleriyle savaşmış ve bu savaşlar
sonucu Sultan Selim tahtta sahip olmuştur. Diğer kardeşler ise devlete asi
geldikleri için makus talihlerine razı olmuşlardır. Kardeşlerinin erkek evlatlarına da aynı muameleyi reva görmek ne kadar bu
kanunname kapsamında değerlendirilebilir anlamak mümkün değildir.
Zalim osmanlı burada gerçek yüzünü gösteriyor. Hakikaten
henüz kundakta olan hanedanın erkek üyeleri dahi Yavuz’un emrinden
kurtulamamışlardır.
Yavuz’un oğlu Kanuni Sultan Süleyman’ın da oğlu Bayezid ve
onun beş evladını devlete isyan etmek gerekçesi ile öldürdüğü bir vakıadır.
Bu konuda en pervasız padişahlardan birisi maalesef 3. Murad
olmuştur. Padişah, çevrenin de etkisiyle ve siyâseten katl esasına dayandırarak
beş kardeşini idama mahkûm ettirmiştir.
İŞTE AKP ' İN SAVUNDUĞU
KARDEŞ KATİLİ OSMANLI...
Esassen AKP' nin de azgınca
savunduğu bu Osmanlı bir zulüm, vahşet ve barbarlık sistemidir, kaynağını Sunni
islam'dan alır. Sünni hegemonyasının tesis
strateji, AKP ve diğer Arap devletlerinin ortak projesi olarak gelişirken, tam
da böylesi bir süreçte, Türkiye'de Alevileri rencide eden politikalara hız
verilmesi, Sünnileri Alevilere karşı düşmanlaştırmaya yönelik AKP kışkırtmaları,
Alevilerin Hiristiyanlardan daha tehlikeli oldukları şeklindeki Osmanlı
düşüncesinin miting alanlarıda propoganda malzemesi olarak kullanılması
tehlikenin boyutunu göstermektedir.
Türkiye Cumhuriyeti, Sunni
dinci asker-polis devleti olmayı 11 yıllık AKP rejiminde gerçekleştirdi, ama
bunun zirve noktasına ulaşılırsa Alevi'lerin sonu Rum ve
Ermeniler'in
ki gibi olacaktır.
Bunun provası şimdilik
Suriye'de, AKP Sunni islamcılarının desteğinde yapılıyor...
Erdoğan'ın, Suriye'ye giriş planlarından vazgeçmemesi, PKK'yi, Sunni şeriatçı
gurupları desteklemek için 5.kol şeklinde oraya sokma girişimi, sorunun ne kadar
ciddi olduğunu gösteriyor.
AKP'nin kendi özel
ordusunu kurma yolunda hızlı adımlar attığı bu günlerde, polis gücünün bu kadar
kısa sürede palazlanıp küçük ve donanımlı bir ordu haline gelmesi, Kürt aşiret
reislerinin silahlı güçlerinin de bunlara entegre edilmesi sürecine paralel
olarak ortaya sürülen son senaryo tamamıyla aldatmacadır...
''barış
süreçleri'', geri çekilmeler, İmralı'da, gizli karanlık hücrelerdeki MİT
senaryoları, ''Kürt sorununu çözmek'' için hazırlanan, nerede oldukları
bilinmeyen hayali plan ve projeler'', bunlar tamamıyla yalandır, bunun herhangi
bir belgesi ve imzalayıcısı da yoktur. Sunni islamcıların tek şefi (yeni tipten
bir halife!) olma dışında hiçbir amacı olmayan Erdoğan'ın kalkıp da Kürt
sorunları ile uğraşacağını sanmak saflık olacaktır. AKP rejiminin Suriye'de
direk Alevileri ve Hiristiyanları hedef alan soykırım planlarını gerçekleştirmek
için PKK altında örgütlenmiş gerilla tecrübesine sahip kontraların gücünden
faydalanma taktiğidir bu: Abdullan Öcalan'ın, ''İslam bayrağı altında,
Erdoğan'ın başkanlığı altında birleşelim'' çağrıısı ve kontraların dağlardan
alınıp güneye kaydırılmaları, AKP rejiminin aşamalı planlarını ortaya
koydu...Erdoğan'ın Ali'cilik yapması da, tamamıyla adi bir propogandadır ve
piskolojik savaşın bir parçasıdır. Alevi'lerin, kendi varlıklarını hedef alan bu
türden piskolojik savaşa dur demelerinin zamanı gelmiştir.
AKP rejiminin
Müslüman Sünni kesime sırf Diyanet İşleri Başkanlığı üzerinden yıllık en az 8.6
milyar dolar kaynak aktarıyor. İmam-hatip okullarına, Kur’an kurslarına, diğer
kurumlardaki mescitlere milyarlar akmaya devam ediyor. Alevilerin verdikleri
vergiler onlara karşı birer silah olup çıkıyor. Bütün maddi kaynaklar Sünniliğe
doğrudan entegre edilmiş. Diğer yandan 11 yıllık AKP rejiminde Alevilik
tarihinin en büyük asimilasyonunu yaşadı. Milyonlarca Alevi Sunnileştirilip
dejenere edildi.
Osmanlı Aleviliğe karşı insanlık tarihinin gördüğü en vahşi ve en büyük
katliamların uygulayıcısı olmuştur. Başta Ayasofya olmak üzere binlerce kilise
Camiye çevrilmiştir. Alevilerin kendilerini İslam dairesi içerisinde
tanımlamaları tamamen korku temelinde, zorla söyletilmiş bir vurgudur.
Müslümanlarca çembere alınan halklar yaşama şanslarını artırmak için bu yolla
başvurmuşlardır...Aleviler, Sünni ve Şii anlayışın benimsediği ve uyguladığı
İslam anlayışını uydurma bir din olarak nitelendirmektedirler.
Alevilerin din anlayışı ile Sünni Şii İslam anlayışı arasındaki derin farkları olduğu için, İslam’ın Halifeliğini üstlenen Osmanlı için bu sapık bir inançdır ve yokedilmesi gerekir. 1826 katliamından sonraki süreçte Osmanlı Alevilerle ilgili politikasında değişikliğe giderek, katliamın ve baskının yanı sıra çok yoğun olarak asimilasyon politikasına girişilmiştir. Alevi Köylerine Cami yapma politikası bu dönemde başlamıştır. Alevi Bektaşi Dergahları Sünni tarikatlara teslim edilirken, dağ başlarındaki Alevi Tekke – Dergahlarına ise o bölgeden Alevi işbirlikçiler görevlendirilmiştir. Alevi çocukları köylerinden alınarak Sünni okullarında eğitilip köylerinde görevlendirilmişlerdir. Aleviler açısından çok yoğun bir Sünnileşme yaşanmış, Alevilikte görülen Sünni usullerde bu dönemde Aleviliğe sokulmuştur.
Alevilerin din anlayışı ile Sünni Şii İslam anlayışı arasındaki derin farkları olduğu için, İslam’ın Halifeliğini üstlenen Osmanlı için bu sapık bir inançdır ve yokedilmesi gerekir. 1826 katliamından sonraki süreçte Osmanlı Alevilerle ilgili politikasında değişikliğe giderek, katliamın ve baskının yanı sıra çok yoğun olarak asimilasyon politikasına girişilmiştir. Alevi Köylerine Cami yapma politikası bu dönemde başlamıştır. Alevi Bektaşi Dergahları Sünni tarikatlara teslim edilirken, dağ başlarındaki Alevi Tekke – Dergahlarına ise o bölgeden Alevi işbirlikçiler görevlendirilmiştir. Alevi çocukları köylerinden alınarak Sünni okullarında eğitilip köylerinde görevlendirilmişlerdir. Aleviler açısından çok yoğun bir Sünnileşme yaşanmış, Alevilikte görülen Sünni usullerde bu dönemde Aleviliğe sokulmuştur.
Osmanlı'ın devamı olduğunu idda eden
AKP Sünniliğe
dayalı korku imparatorluğunu kuruyor.
Erdoğan,
hükümet olmanın namazı, Kuran’ı ve abdesti bilenlerin işi olduğu söylüyor. "Ne
zaman abdest alınacağını bilmeyecek kadar zavallı, ne İslam'dan ne abdestten, ne
Kuran'dan habersiz olan insanlar Türkiye'de
iktidar olmaya kalkıyorlar. Önce milleti tanı bakalım” ifadesi
ile, ayrımcılıktan beslenen, tekçiliği dayatan ideolojik yüzünü gösterirken,
diğer yandan ise, hedeflerinde var olan salt Sünniliğe dayalı Türkiye
düşüncesini gözler önüne sermektedir.
AKP hükümeti,
Alevileri, camiye, abdeste ve namaza davet etmekten vazgeçmelidirler. Aleviler
Cemevinde, Niyazında ve ruh abdestlerinden mutludurlar. Gayri Müslimler ise
kendi Kilisesinde, Havrasında ve Sinagogunda mutlu ve huzurludur.
Bilindiği
gibi, Arap aşiret liderleri Ali, Ömer, Osman, Ebu Bekir, Muaviye ve Yezid ve
sonraları Osmanlı halifeleri döneminde, büyüme gelişme genellikle kan bağı
yaratılarak sağlanıyordu. Osmanlının ortaya çıkışı aynı bu yolu izledi. Osman'
ın oğlu Orhan, bir Bizans prensesi ile evlendirildi ve böylece Osmanlı dünyaya
gözünü açtı.
Ne yazık
ki bu ''kutsal'' insanları normal bir yolla birleştirmek mümkün değilmiş!
İslam
politik ideolojisinin lideri Muhamet, Arap ulusunu yaratmak için Ali, Ömer,
Osman, Ebu Bekir, Muaviye, Yezid ve tüm geri kalan yöneticileri, kız alıp verme
denilen ilkel bir gelenekle birbirine bağladı.
Muhammet,
Ebu Bekir'in damadı.
Muhammet, Ömer'in damadı.
Osman, Muhammed'in damadı.
Ali, Muhammed’in damadı.
Ömer, Ali'nin damadı.
Muaviye, Muhammed’in kaynıdır.
Yezit, Muhammed'in kaynı olan Muaviye'nin oğludur.
Bu durumda
Osman’ın ve Ali'nin çocukları Hz. Muhammed'in torunlarıdır.
Ömer'in, Ali'nin kızı Gülsüme'den doğan çocukları Ali'nin torunlarıdır. Gülsüme Ali'nin kızı, Muhammed'in torunudur.
Ömer'in çocukları Muhammed'in kayınlarıdır.
Osman, Ali'nin çocukları, Hasan ile Hüseyin'in teyzesinin eşidir.
Muaviye, Ali'nin eşi Fadime'nin dayısı.
Muhammet, Ömer'in damadı.
Osman, Muhammed'in damadı.
Ali, Muhammed’in damadı.
Ömer, Ali'nin damadı.
Muaviye, Muhammed’in kaynıdır.
Yezit, Muhammed'in kaynı olan Muaviye'nin oğludur.
Bu durumda
Osman’ın ve Ali'nin çocukları Hz. Muhammed'in torunlarıdır.
Ömer'in, Ali'nin kızı Gülsüme'den doğan çocukları Ali'nin torunlarıdır. Gülsüme Ali'nin kızı, Muhammed'in torunudur.
Ömer'in çocukları Muhammed'in kayınlarıdır.
Osman, Ali'nin çocukları, Hasan ile Hüseyin'in teyzesinin eşidir.
Muaviye, Ali'nin eşi Fadime'nin dayısı.
Demek
ki bugün yüz milyonlarca insana hükmeden Muhamet idolojisi o zaman bir kaç
aşiret ileri gelenini bile bir araya getirmekte yetersiz kalmış!
Yezid, Hz. Muhammed’in kaynının oğludur.Görüldüğü gibi Ali, Ömer, Osman, Ebu Bekir, Muaviye ve Yezid hepsi birbirine birer kan bağı ile kenetlendirilmişler. Bu yapaydır, sunnidir. Demekki bu sözde ''kutsal'' insanları normal bir yolla birleştirmek mümkün değilmiş!
Yezid, Hz. Muhammed’in kaynının oğludur.Görüldüğü gibi Ali, Ömer, Osman, Ebu Bekir, Muaviye ve Yezid hepsi birbirine birer kan bağı ile kenetlendirilmişler. Bu yapaydır, sunnidir. Demekki bu sözde ''kutsal'' insanları normal bir yolla birleştirmek mümkün değilmiş!
Toplumların uluslararası entegrasyonu dururken, Avrupa kültürüne entegrasyon
dururken, çöllerde serseri mayın gibi izole hayat yaşayan Bedevi kalıntısı ilkel
toplulukların yalan dolanla abartıp günümüze kadar bölge halklarına zorla
dayatıkları savaş ve yağmalama kültürüne sarılmak, kabile şeflerinin
hikayelerinde kutsallık aramak, bunların ideolojileri ile devlet yönetmeye
kalkmak sonuçsuz kalmaya mahkümdur.
Aleviler, kendilerini bu saçma sapan İslamist ideolojilerden kurtarıp özgür bir
toplum haline gelmelidirler.
Türkiye' de Dersim alanı dışında Alevi'lerin çoğunluk sağladığı şehir kalmadı.
Aleviler, şimdiye kadara takip edilen yanlış politikalarla zorla asimile
edilerek 13 şehirden göçe zorlandılar, boş kalan alanlara ise Balkan ve kafkas
göçmenleri yerleştirildi... Aleviler kendi inançlarını yaşayamadılar. 1960’lara
kadar Aleviler toplanamazdı. Cem yapamazlardı. Cem yapmak yasaktı. Cem
yapabilmeleri için köyün etrafına nöbetçiler yerleştirilirdi. Cemler gizli
yapılırdı.
1990 yıllarına kadar bu ülkede Kürt olmak ‘ta suç sayılıyordu. Kürtçe kaset bile çıkarmak suçtu. Kürtçe bir kaset çıkarmanın yolu cezaevinden geçerdi. Ahmet Kaya “Kürtçe bir klip yapacağım” dediği için hakkında onlara yıl hapis istendi. Osmanlı da oyun çoktur. Dün Alevileri Sünnileştirmek için çakma Ehl-i Beyitler yetiştirdiler, günümüzde ise Kürt’leri Türkleştirmek için “köy korucusu” yetiştirdiler. Ve bugün köy korucularının görevi ne ise o dönemlerde Anadolu Alevi’sinin yoğun olarak yerleştiği bölgelere gönderilen Ehl-i Beyitlerin görevi o idi Alevileri Sünnileştirmekti.
1990 yıllarına kadar bu ülkede Kürt olmak ‘ta suç sayılıyordu. Kürtçe kaset bile çıkarmak suçtu. Kürtçe bir kaset çıkarmanın yolu cezaevinden geçerdi. Ahmet Kaya “Kürtçe bir klip yapacağım” dediği için hakkında onlara yıl hapis istendi. Osmanlı da oyun çoktur. Dün Alevileri Sünnileştirmek için çakma Ehl-i Beyitler yetiştirdiler, günümüzde ise Kürt’leri Türkleştirmek için “köy korucusu” yetiştirdiler. Ve bugün köy korucularının görevi ne ise o dönemlerde Anadolu Alevi’sinin yoğun olarak yerleştiği bölgelere gönderilen Ehl-i Beyitlerin görevi o idi Alevileri Sünnileştirmekti.
Ali-Ömer-Osman-Ebubekir arasında başgösteren taht kavgalarına dayanan bu
hizipleşme 1400 yıldan beri milyonlarca insanın ölümüne yol açtı. Ortadoğu'da
Hristiyanların mirasına konarak yayılan Müslümanlık, onların bölünüp
hizipleşmesini kopyalamakla kalmadı, üstelik bunu en uç noktaya götürerek, çok
adi, tamamıyla kriminal bir ortam yarattı. Ali, Osman, Ömer, Bekir ve diğer Arap
aşiret liderleri arasındaki rant kavgalarında sağ çıkan olmadı, bunlar
birbirlerini öldürmekle kalmadılar, yığınla insanıda kutsallık adına felaketlere
sürüklediler...
İslam'ı kuran guruplar tamamıyla aşiret ve aynı soydan gelen kabilelerin şimdiki
mafya örgütlenmesi dışında özel bir durumları yoktur: yöntemleri ilkel bir
metot olan kan bağı kurmaya dayanıyor, yani herkes birbirinin kızını alarak
vererek mafya örgütlenmesine giriyor...
Muhamet'in 632 yılında ölümünden sonra, Ebu Bekir halife oldu. Onun zamanında
fetihler devam ederek; Bahreyn, Irak’ın bir kısmı ve Suriye’nin bir bölümü
fethedildi. Yağma ve talanlarla iştahları açılan Arap kabileleri artık durmak
bilmiyorlardı...İslâm'la birlikte Arap Yarımadası'nda otorite olan Vahabi
kabilelerin kendi aralarında ki kan davaları, müstakil olarak birbirinden
intikam almaları durdurulmuş, önlerine yeni hedefler konulmuştur. Gasp, soygun,
içki, kumar, fuhuş, hırsızlık, yetim malı yemek, kan dökme, intikam, yalan, kin,
haset, kibir dışında hiç bir iyisi olmayan acımasız Arap kabilelerin önlerine
konulan bu yeni hedeflerle, dikkatleri komşu ülkelerin zenginliklerini yağma ve
talana çekilmiştir.
Egoist Arap liderlerinin Muhamet'in mirası için başlattıkları kanlı kavgalar biçim değiştirerek devam ediyor...Halifeliğe soyunan Arap liderleri it dalaşında can vermelerine rağmen, ortaçağın karanlığında yaşayan Ortadoğu ve Afrika kabileleri onlarda ''kutsallık'' yaratarak İslam mezheplerini oluşturmuşlardır.
Egoist Arap liderlerinin Muhamet'in mirası için başlattıkları kanlı kavgalar biçim değiştirerek devam ediyor...Halifeliğe soyunan Arap liderleri it dalaşında can vermelerine rağmen, ortaçağın karanlığında yaşayan Ortadoğu ve Afrika kabileleri onlarda ''kutsallık'' yaratarak İslam mezheplerini oluşturmuşlardır.
Başlangıçta asalak Bedevi'lerin aktif rol oynadıkları bu rant kavgalarının
politik ve askeri stratejileri temelinde şekillenen fraksiyonlar-hizipler
ortaçağ karanlığında milyonlarca insanı etkilerine alarak bütün kıtaları sardı.
Göçebe Orta Asya Türk'lerinin de zorla bu hiziplere çekilişi, Arap yağma talan
ideolojisinin dünyadan izole edilmiş bu türden ilkel boy, soy ve soplara
aşılanması, başka halkların İslam adına köleleştirilmelerinin hak olduğu, Bizans
ve Pers alanlarındaki zenginliklere zorla el koymanın mübah olduğu, bunun
''Allah'ın Müslümanlara verdiği bir rısk'' olduğunun din iman adına propoganda
edilişi, bu mezheplerin çığ gibi büyümesini beraberinde getirdi... Yağma ve
talandan pay almaya çalışan ilkel kitleler her zaman bu mezheplerden birine
yaslanıyor, Müslümanlık da hızla büyüyerek bölgeye hakimiyetini sağladı.
Bugün
Türkiye’de müslümanlaşan yerli halkların eski çöl örf ve adetleri Araplar’dan
daha şiddetle savunmaları Arap milliyetçiliğinin ne kadar başarılı olduğunu
göstermektedir. Müslümanların başı Erdoğan’ın eğer Ali önderliği kabul edilyorsa
bende Aleviyim derken neye parmak basıyor? Abbasi döneminde kaleme alınan
Buhari, Müslim gibi Ehli-Sünnetin benimsediği hadis kitapları, yine aynı dönemde
kurulup, yayılan Hanefi, Şafi , Maliki, Hanbeli gibi mezhepler Arap
milliyetçiliğini kitlelere sünnet ve sevap nitelendirmeleriyle yutturmuşlardır.
Hiristiyan ve Yahudi zenginliklerini ele geçirmek için İslam denen yeni bir
dinin yaratılması tamamıyla Arap aşiretlerinin savaş stratejisinin
ideolojik-politik temelini oluşturdu. İdolojik alanda çoğu yaşlı karısı
tarafından geliştirilen bu sistemin kaderi tarihteki benzerlerinden farksız
oldu. Muhamet’in ölümünden sonra ganimet gelirlerinin azalması orduda
memnuniyetsizlikler ve isyanların başlamasına neden oldu. Osman döneminde
yaşanan bu olaylar sonucunda terör faaliyetleri başlamıştır. Ele geçirilen
ganimetlerin paylaşım sorunu, mevki ve çıkarlar,taht kavgaları karışıklıklara ve
daha fazla yağmalama anlamına gelen fetihlerin durmasına neden olmuştur. Osman
iktidar kavgasında öldürüldü. Ali halife seçildi, Osman’ın katilleri iyi
örgütlenmişti…Karşı kliğe yaslanan Muaviye ve Ayşe, Ali’nin halifeliğini
tanımadılar. Bu resmen politik bir kavgadır, bunun neresi kutsallık içeriyor.
Ali Osman kavgası, o dönemin aşiret reisleri arasındaki kavgalar, mafia
çetelerinin dalaşmalarından farksızdır. Ayşe’nin önderliğindeki Mekke grubu ile
Ali grubu arasında Cemel Savaşı yapılmıştır. Taht için herşeyi göze alan çete
liderleri arasında yapılan bu savaşı Ali kazanmıştır. Muaviye’nin başını çektiği
Şam grubu ile Ali arasında Sıffin Savaşı yapılmıştır. Hakem Olayı’ndan sonra
iktidar kavgaları yoğunlaşmış, daha fazla siyasal gruplar ortaya çıkmıştır.
Ali’de hayatını iktidar kavgasında, yağma ve talandan ele geçirilen ganimetlerin
paylaşım kavgasında yitirmiştir. O dönemin bütün Arap liderleri bu türden taht
kavgalarına bulaşmış ve birbirlerini acımasızca katletmişlerdir.
Sadece haca gitme adı altında örgütlenen ve yıllık Türkiye bütçesinden daha fazla gelir sağlayan İslam hac ticareti göz önüne alındığında Suudi Bedevilerinin ve diğer Arapların kılıççı Ali’ye tapmaları normalin ötesinde olağanüstü derecede önemli ekonomik politik çıkarları öngören çekirdeksel bir işlevdir. Avrıupa’da yaşayan Türklerin hac görevi adına Suudi bedevilerine bıraktığı yıllık haraç ortalama 5.8 milyar Euroyu bulmaktadır. Buna karşılık Türklerin Araplaştırılması için bin bir ad altında faaliyet gösteren İslami örgütler yalnızca Almanya da 11 000 e yakın cami kurup Türkiye’nin avrupadan kovulmasının alt yapısını sağlamaktadırlar.
Konu bu kadar açık iken AKP liderlerinin Suudiler desteğinde, Suriye'ye saldırı planları yapmaları, oraya onbinlerce terörist örgütleyip sokmaları, bu cellatların yağcılığını yapmaları, bedavadan bunlara daha fazla etki alanlarının yaratılmasını sağlayan idolojik politik süreclerde yer almaları bir suçtur.
Sadece haca gitme adı altında örgütlenen ve yıllık Türkiye bütçesinden daha fazla gelir sağlayan İslam hac ticareti göz önüne alındığında Suudi Bedevilerinin ve diğer Arapların kılıççı Ali’ye tapmaları normalin ötesinde olağanüstü derecede önemli ekonomik politik çıkarları öngören çekirdeksel bir işlevdir. Avrıupa’da yaşayan Türklerin hac görevi adına Suudi bedevilerine bıraktığı yıllık haraç ortalama 5.8 milyar Euroyu bulmaktadır. Buna karşılık Türklerin Araplaştırılması için bin bir ad altında faaliyet gösteren İslami örgütler yalnızca Almanya da 11 000 e yakın cami kurup Türkiye’nin avrupadan kovulmasının alt yapısını sağlamaktadırlar.
Konu bu kadar açık iken AKP liderlerinin Suudiler desteğinde, Suriye'ye saldırı planları yapmaları, oraya onbinlerce terörist örgütleyip sokmaları, bu cellatların yağcılığını yapmaları, bedavadan bunlara daha fazla etki alanlarının yaratılmasını sağlayan idolojik politik süreclerde yer almaları bir suçtur.
Türk
ordusunda ki Alevi kökenliler, 'barışçıl' yollan temizlenirken, Suriye'de bunun
silahla olacağı gerçeği göz ardı edilemez, gerisi benzer bir tablo! Şu anda AKP'
yi destekleyen geniş Alevi kitleleri kendilerini bekleyen felaketlerin farkında
değiller!
1200
ile 1700 yılları arasında Anadolu topraklarında resmi rakamlara göre 810 bin
Alevi Osmanlılar tarafından katledildi. 1700 yıllarından sonra, Osmanlılar
katliamlarla bitiremedikleri Alevileri asimile etmek için yeni bir oyun
sergilediler. Özel olarak 800 dolaylarında çakma Ehl-i Beyt dedeler
yetiştirdiler. Bunlara Ehl-i Beyt unvanını verdiler. Alevilerin yaşadığı
bölgelere göndererek "esas Müslüman biziz" propagandasını yaydılar. Bununla da
yetinmediler var olan Kuran-ı Kerim için “bu gerçek değil gerçeği Mısır’dadır,
Kuranda namaz yoktur, cami yoktur. Ali namaz kılmazdı, yolumuz Ali'nin yoludur”
söylemiyle zaman içinde Alevileri, buna inandırdılar.
Osmanlı’nın Anadolu’yu istila ettiği yıllardan beri, “Kızılbaş” olarak
adlandırılan Anadolu Alevilerinin “Katli vacip, malı namusu helal” fetvaları ile
yüz binlerce Alevi katledilerek bugüne gelinmiştir.
Üç asır Osmanlılara direnen Aleviler, çok ağır bedeller ödediler. Yavuz Selim Katliamı’ndan sonra, Aleviler zorunlu olarak -kerhen de olsa- İslam’ı kabul etmiştir. O tarihten sonra Alevileri Müslümanlaştırma politikası izlendi. Merkezine insanı koyan bir inancı yanlış yere oturtmaya çalıştılar. O kadar ileri gidil ki, Ali ile Ömer, Yezid ile Hüseyin’in arasındaki iktidar kavgasını ‘’Alevi Yolu’’ diye Alevilere anlatıldı. Amaç: Bu yolla Alevilere İslam’ı benimsetmek ve asimle etmek!
Üç asır Osmanlılara direnen Aleviler, çok ağır bedeller ödediler. Yavuz Selim Katliamı’ndan sonra, Aleviler zorunlu olarak -kerhen de olsa- İslam’ı kabul etmiştir. O tarihten sonra Alevileri Müslümanlaştırma politikası izlendi. Merkezine insanı koyan bir inancı yanlış yere oturtmaya çalıştılar. O kadar ileri gidil ki, Ali ile Ömer, Yezid ile Hüseyin’in arasındaki iktidar kavgasını ‘’Alevi Yolu’’ diye Alevilere anlatıldı. Amaç: Bu yolla Alevilere İslam’ı benimsetmek ve asimle etmek!
Altı
yüz seksen yılında Hüseyin’in Kerbala’da Yezid tarafından katledilmesi, Anadolu
Alevilerinin zihinlerini bulandırmak ve Alevileri asimle etmek için en etkin bir
silah olarak kullandılar. Bundan da başarılı oldular. Öyle ki Aleviler
Anadolu’da İslam’a direnen kendi pirlerini bile anmaz oldular.
Alevi
olmayan, namaz kılarken öldürülen Ali, camide çıkmayan oğlu Hüseyin’i Alevi
yaptılar. Alevileri kendi değerlerine yabancılaştırdılar. Alevileri asimle etmek
için “esas Müslüman Alevilerdir” propagandasını en etkin bir biçimde
kullandılar. Milyonlarca Alevi’yi Sünnileştirdiler.
Öyle
ki zamanla sistem ‘’kendi Alevi’sini’’ yarattı. Sistemin Alevileri ‘’Cuma
günleri namaz kılmak Aleviler için farzdır’’ propagandasını yaptılar. Alevileri
camilere götürdüler. Müslümanlığı reddeden camiye gitmeyen Aleviler katledildi.
Bugün de sistem bazı Alevilere bazı imkânlar tanıyarak, kullanmaya devam ediyor.
Bugün
Tayyip Erdoğan ‘’Türkiye’nin yüzde 99 Müslüman’dır, ibadet yerleri Camidir
‘’diyebiliyorsa Alevilerin kimliklerine Müslüman yazıldığı içindir.
Hani
bir söz vardır; insanlar kendi cellâdına âşık olur mu? Diye. Evet, Aleviler
kendi cellâtlarına âşık oldular. Bugün her Alevinin evinde ve Cemevlerinde
Mustafa Kemalin ve Ali’nin resmi var. İşte bugün Alevi gençleri bunu sorguluyor.
Hangi Alevi’ye sorsan;
‘’Şeriata karşı mısın?’’
‘’Evet, karşıyım’’ der.
Ama hiç kimse şu soruyu kendisine sormadı. Ali kim? Ali nasıl bir yol izlemiş yaşamı boyunca Aleviler için ne yapmış? Ali, Muhammet, Ebubekir, Osman ve Ömer’den sonra şeriatı en güzel tatbik eden kişidir. 4. Halifedir. Şeriatın egemen olmasında en çok onun emeği vardır. Alevilerin düşman olarak gördükleri 3. Halife olan Ömer in de kayınbabasıdır.
Hangi Alevi’ye sorsan;
‘’Şeriata karşı mısın?’’
‘’Evet, karşıyım’’ der.
Ama hiç kimse şu soruyu kendisine sormadı. Ali kim? Ali nasıl bir yol izlemiş yaşamı boyunca Aleviler için ne yapmış? Ali, Muhammet, Ebubekir, Osman ve Ömer’den sonra şeriatı en güzel tatbik eden kişidir. 4. Halifedir. Şeriatın egemen olmasında en çok onun emeği vardır. Alevilerin düşman olarak gördükleri 3. Halife olan Ömer in de kayınbabasıdır.
Güneş
balcıkla sıvanmaz, masal anlatarak okur- yazarı olmayan temiz kalpli insanları,
yıllarca İslam’ın cenderesine hapis ettiniz. Onları kandırdınız. Ama artık yolun
sonu göründü. “Alevilik İslam’ın Özüdür” diyenler sistemde beslenen sistemi
karşılarına almak istemeyen tuzu kuru olan, kendi aslını inkâr edenler. Alevi
gençleri bunların kim olduklarını artık biliyor ve tanıyor.
Bugün
Alevi gençliği hem tarihi ile hem de hurafecilerle hesaplaşıyor. Aleviler için
yeni bir süreç başladı. Artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacak. Okuyan,
araştıran, sorgulayan bir gençlik yetişmektedir. Osmanlının Alevileri asimle
etmek için, “Esas Müslüman Alevilerdir” gerçekleri yansıtmadığını Alevi gençliği
görebiliyor ve sorguluyor.
Artık
hiç bir şey eskisi gibi olmayacak. Alevi gençleri kendi tarihleriyle yüzleşiyor.
İslam’dan binlerce yıl önce var olan bir inancı İslam la birlikte var olmuş gibi
gösterenleri yargılıyor.
Artık
hiç bir şey eskisi gibi olmayacak. Aleviler İslam’ı değil kendi inancını
yaşayacaklar.
Baasçılar daha önce Arap ırkçılığı altında insan bile kabul edilmeyen
Kürtler'e, onları karşılarına almamak için beklenmedik bir şekilde otonomi
verdiler. AKP- sivil Asker zinde güçler, bu taktiğin tuttuğunu görünce kendileri
de hemen 180 derece çark ederek, 35 yıldan beri en büyük düşman diye ilan
ettikleri PKK'yi yanlarına aldılar, lider diye lanse ettikleri kişiyi de yeni
görevler verdiler. Suriye örneğini kopya etmeye çalışmaları, bu iki ülkedeki
durumun benzerlği konusunda yeterli bilgiyi sunuyor. Devşirmeci kalıntısı
İslamist askeri güçler sayesinde kurtulduklarını sanan Alevi kitleler,
önümüzdeki dönemde hızlandırılacak siyasal islam proje-planlarının hedefleri
olacaklardır. Sahte dedeler ve Alevi örgütlerine verilen sus paylarının sonu
görünüyor. Sunni siyasal İslam tekçi olduğu için, Alevilerin varlıkları
konusunda endişe duymaları ve Sunnileşen bir orduya da artık güvenememeleri,
yeni tercihleri gündeme getirecektir.
Sevgi
ve Saygılarla
Entegrasyon Komitesi İsviçre- Vevey
----------------------------------------------------------------------
Esin Duran,
Selda Suner,
N. Gök,
----------------------------------------------------------------------
Esin Duran,
Selda Suner,
N. Gök,
Ferdi
koçkar
Yeliz
seren
Pelin Moda,
Bedri Engin,
Nazmi Dogan,
Sevda Suner
Sezer Aşkın,
H. Datvan,
Salih Demir,
Nizamettin Duran
A. Demir
Melahat Baykara,
ismail çekmez.
Aydin Nizam
Uğur Demir
Ismail B. Cenk,
Tekin Balkic
Selma Altuntaş,
Pelin Moda,
Bedri Engin,
Nazmi Dogan,
Sevda Suner
Sezer Aşkın,
H. Datvan,
Salih Demir,
Nizamettin Duran
A. Demir
Melahat Baykara,
ismail çekmez.
Aydin Nizam
Uğur Demir
Ismail B. Cenk,
Tekin Balkic
Selma Altuntaş,
Murat
Koç
Filiz Serin,
Nedim Serin,
Vedat Koçak,
Salih Birdal,
Filiz Serin,
Nedim Serin,
Vedat Koçak,
Salih Birdal,
Ahmet
Meriç
Mustafa Gur,
Hasan Zafer
Bahar Ünsal
Osman B.
Ayse bahar
Metin Maslak
H. Maslak
Dilek Solak
zeynep içkaya
Sevda maslak
Sercan Gezmiş
Aynur Balkaya
İpek Doğan
Nazım Doğan
Murat Doğan
esin erkan
Beyhan erdem
n. erdem
İsmail Deniz
Ayten BARAK
Ugur Birdal
Ahmet Tan
Yıldırım Kongar
Selma Kongar
Birol Aytekin
Hatice Gül
Ibrahim Erkin
Kemal erdem
Rıza Akdemir
Mehmet Coskun
Hüseyin demir
fethi killi
Yeliz Ender
Mustafa Ender
Ugur Basak
Kemal Dektaş
Ayten Ilkdal
Nuri Aktanır
Metin Koc
Sevgi Ender
Burhan Kulakçı
Oğuz Duran
Burcu Kanter
Aysel kanter
Erol kanter
Layla SOLGUN
M. Oktay
Kemal Aktas
Yelda tekinoglu
Orkun Keskin
T. Vural
Oğuz şen
Nur Şen
Ismail çaykara
Burhan Orkal
D. Kahan
Seher Yıldız
Esra akkaya
Mehmet Uzan
Yeliz IŞIK
Seyhan İlknur
Osman Çekiç
esma yıldız
Murat Çetindal
Ali OkyarMusa Tekin
Aslı Birdal
Nazmi Doğan
İnci Gür
L. Okar
Mustafa Karkaya
Omer Aytac
Mürsel Bozkır
Zeynep Şengül
Gülcan Iğsız
Murat Nidar
şemsi Kaya
Ayten Ekşi,
Eda leman
nermin ışıl
D. Polat
Kadir Erdem
Serdar OKTAY
Mehmet Özdemir
Mustafa Erkan
Nuri AKTAS
Emine AKTAS
O. Kadir Ergun
Metin Kurca
Sedat Isiklar
Filiz Bag
Kadir Baskale
Sevim Varlik
Hasan Mesut Akkaya
Necmi Guler
Erhan Isguz
Meral Okur
Bilge Okyaz.
Kemal Koç
L. Mirakoğlu
Oktay Kızılcık
Mehmet Yavuzgil
Erdal Polat
Hüsnü oktay
k. Sankay
Ahmet tekin.
Semra Kaya
Mustafa Çiçek
Kayhan Göçkaya
Erdal Solgun
Mehmet Solgun
Esra Solgun
N. Altik
Oguz Karakış
Leyla Mert
Işık mert
D. Öksüz
Erdem Yılmaz
Ayse Eltan
S. Guner
M. Deniz Ok
Mehmet İnce
Huseyin Cinar
Meltem Cinar
Berk Cinar
L. Demirkaya
Huseyin Çilek
Ayten Irmak
D. Okdere
Ali Uskan
Berdan Temiz.
H. Baskale
Murat Gülay
Esra Gülay
Mustafa Akyol
A. jale Kol
M. Kol
Tamer Oktay
Aslan Burukoglu
I. Demir
Nurettin Akdal
Uzan Kara
ismail Igdır
Mustafa Gur,
Hasan Zafer
Bahar Ünsal
Osman B.
Ayse bahar
Metin Maslak
H. Maslak
Dilek Solak
zeynep içkaya
Sevda maslak
Sercan Gezmiş
Aynur Balkaya
İpek Doğan
Nazım Doğan
Murat Doğan
esin erkan
Beyhan erdem
n. erdem
İsmail Deniz
Ayten BARAK
Ugur Birdal
Ahmet Tan
Yıldırım Kongar
Selma Kongar
Birol Aytekin
Hatice Gül
Ibrahim Erkin
Kemal erdem
Rıza Akdemir
Mehmet Coskun
Hüseyin demir
fethi killi
Yeliz Ender
Mustafa Ender
Ugur Basak
Kemal Dektaş
Ayten Ilkdal
Nuri Aktanır
Metin Koc
Sevgi Ender
Burhan Kulakçı
Oğuz Duran
Burcu Kanter
Aysel kanter
Erol kanter
Layla SOLGUN
M. Oktay
Kemal Aktas
Yelda tekinoglu
Orkun Keskin
T. Vural
Oğuz şen
Nur Şen
Ismail çaykara
Burhan Orkal
D. Kahan
Seher Yıldız
Esra akkaya
Mehmet Uzan
Yeliz IŞIK
Seyhan İlknur
Osman Çekiç
esma yıldız
Murat Çetindal
Ali OkyarMusa Tekin
Aslı Birdal
Nazmi Doğan
İnci Gür
L. Okar
Mustafa Karkaya
Omer Aytac
Mürsel Bozkır
Zeynep Şengül
Gülcan Iğsız
Murat Nidar
şemsi Kaya
Ayten Ekşi,
Eda leman
nermin ışıl
D. Polat
Kadir Erdem
Serdar OKTAY
Mehmet Özdemir
Mustafa Erkan
Nuri AKTAS
Emine AKTAS
O. Kadir Ergun
Metin Kurca
Sedat Isiklar
Filiz Bag
Kadir Baskale
Sevim Varlik
Hasan Mesut Akkaya
Necmi Guler
Erhan Isguz
Meral Okur
Bilge Okyaz.
Kemal Koç
L. Mirakoğlu
Oktay Kızılcık
Mehmet Yavuzgil
Erdal Polat
Hüsnü oktay
k. Sankay
Ahmet tekin.
Semra Kaya
Mustafa Çiçek
Kayhan Göçkaya
Erdal Solgun
Mehmet Solgun
Esra Solgun
N. Altik
Oguz Karakış
Leyla Mert
Işık mert
D. Öksüz
Erdem Yılmaz
Ayse Eltan
S. Guner
M. Deniz Ok
Mehmet İnce
Huseyin Cinar
Meltem Cinar
Berk Cinar
L. Demirkaya
Huseyin Çilek
Ayten Irmak
D. Okdere
Ali Uskan
Berdan Temiz.
H. Baskale
Murat Gülay
Esra Gülay
Mustafa Akyol
A. jale Kol
M. Kol
Tamer Oktay
Aslan Burukoglu
I. Demir
Nurettin Akdal
Uzan Kara
ismail Igdır
Ali
Serin, Gül Akın, esra Serin
Nuri Şen
Hasan.Y. Balci
Mehmet Yucel
Nuri Şen
Hasan.Y. Balci
Mehmet Yucel
***********************************************************************
http://www.change.org/petitions/başbakan-yuksek-bina-yapmayın-demis-peki-ya-camlica
No comments:
Post a Comment